Deniz, hayatının akışını değiştirmek istediğinde “İngilizce biliyor musun” engeline takıldı. Türkiye’de, aylar süren kurslar, günlerce ezberlediği kelimeler, uzmanı olduğu gramer işe yaramadı.

Ardından O da herkes gibi Amerika’ya, İngilizce öğrenmek için gitti. Ama ona öğretilen yanlış öğrenme şekilleri orada da onun yakasını bırakmadı, epey zorlandı.

İngilizceyi öğrense bile bu işin neden bu kadar zor olduğunu çözmek için kolları sıvadı. Ve İngilizce öğrenmeye çalışırken yaşadığı bütün zorlukları, bütün yanlışları ve işe yaramayan yöntemlerin hepsini tek tek not aldı. Ve İngilizce öğrenmede devrim yaratacak bir karar verdi; 


TÜRKÇEYİ NASIL ÖĞRENDİYSEM, İNGİLİZCEYİ DE ÖYLE ÖĞRENMELİYİM!


Çünkü ana dilimi öğrenirken, okuma yazmam yoktu. Hiç kelime ezberlemedim. Kimse bana dilbilgisini öğretmedi.

Peki, İngilizce öğrenirken neden buna ihtiyacım olsun.

Ana dilimi öğrenirken yaptığım tek şey, izlemek ve konuşmaktı. İngilizce öğrenirken de ihtiyacım olan tek şey, bana bunu sağlayacak bir sistem.

Ve bir çözüm geliştirdi;

Deniz, herkesi şaşırtacak ve farkında olmadan İngilizce öğretecek bir sistem geliştirdi. Biz de Deniz’in keşfettiği bu yöntemin adını “DENİZ’LE İNGİLİZCE KONUŞUYORUM” koyduk.

İngilizce biliyor olmak için ihtiyacımız olan her şeyi, en kolay şekilde size veren bu sistemin nasıl işlediğini öğrenmek hakkınızdır.


İşte bu yöntemin diğerlerinden ayıran inanılmaz özelliklerinden bazıları; 


Sözlüğe, kağıt kaleme ihtiyacınız yok!

SÖZLÜĞE, KÂĞIT KALEME İHTİYACINIZ YOK!

Çünkü Deniz, İngilizceyi öğrenmeniz için kendi hikâyesini animasyona dönüştürdü. Hayatta olup biten ne varsa hepsini bu animasyonun içine hikâyeler şeklinde yerleştirdi. Ama öyle bir animasyon hazırladı ki, İngilizce öğrenmek için ne deftere, ne sözlüğe ne de yardımcı kitaplara ihtiyacınız var. Animasyon, sırtınızı yaslayıp, İngilizce öğrenebilmenizi sağlayan en rahat araç oldu!

ACABA KONUŞABİLECEK MİYİM KÂBUSUNU YAŞAMAYACAKSINIZ!

Şimdiye kadar, önce öğrenip, sonra konuşmaya çalıştınız. Ama ne ezberlediğiniz binlerce kelime, ne de su gibi bildiğiniz gramer kuralları işe yaramadı, konuşmak ise bir kâbusa dönüştü. İşte bu sistem her şeyi tersine çeviriyor; Önce konuşmanızı sağlayarak, öğrenmenizi sağlıyor. Hem de bunu, siz farkında olmadan yapıyor.

Acaba konuşabilecek miyim kâbusunu yaşamayacaksınız!
Bir Yabancı ile karşılaştığınızda heyecanlanmayacaksınız!

BİR YABANCI İLE KARŞILAŞTIĞINIZDA HEYECANLANMAYACAKSINIZ!

Bir yabancıyla karşılaştığınızda, aklınıza bir türlü gelmeyen kelimeler, ne yapsanız kuramadığınız cümleler ve bildiğinizi sandığınız İngilizce için yaşadığınız hayal kırıklıklarını hatırlıyor musunuz? İşte bu yöntem, bu işi kökten çözüyor ve böyle bir sorunu ortadan kaldırıyor. Yaşanacakları önceden yaşatarak, bu sorunu bitiriyor.

EN ÇOK KULLANILAN KELİMELER LİSTESİNİ DE UNUTACAKSINIZ!

Ceplerinizde taşıdığınız, en çok kullanılan İngilizce kelimeler ve deyimler listesini artık taşımanıza gerek yok. Çünkü bu sistem, bir insanın yaşayabileceği olaylara odaklanırken bu işi de hallediyor. Yani, her kelimeyi yaşatarak öğretiyor.

En çok kullanılan kelimeler listesini de unutacaksınız!
Gözünüzü açtığınız anda Amerika'dasınız!

GÖZÜNÜZÜ AÇTIĞINIZ ANDA AMERİKA'DASINIZ!

Oturduğunuz yerde, gözlerinizi kapatarak hayal ettiğiniz Amerika’da İngilizce öğrenmenin imkansız olduğunu zaten biliyorsunuz. İşte bu animasyonlar, hayal kurmadan sizi Amerika’da yaşatır, ülkenin hem kültürünü hem de dilini aynı anda öğretir.

HAFIZANIZIN BÜTÜN ÖZELLİKLERİNİ KULLANACAKSINIZ!

Hafızanızın üç farklı öğrenme sistemi var. Bu İngilizce sistemi, hem görsel hafızanızı, hem işitsel hafızanızı hem de duyusal hafızanızı aynı anda kullanmanızı sağlar, sizi, “öğrendim mi” endişesinden kurtarır.

Hafızanızın Bütün Özelliklerini Kullanacaksınız!